League of Legends oyununa yeni katılan Aphelios şimdiden çok ilgi gören şampiyonların arasında yerini aldı. Bu kadar ilgi gören ve vadide yerini alan şampiyonun hayat hikayesi ise merak edilenler arasında. Aphelios her ne kadar dış görünümüyle kendi hikayesini yansıtsa da hayat hikayesinin daha derinine indikçe büyülenebilirsiniz. Her şampiyonun kendine özgü bir hikayesi var, Aphelios’a kulak ver!

Targon Dağı’nın ay manzarası destansı bir güzelliğe sahiptir. Hem çok uzaktadır hem de gerçek olamayacak kadar yakında…

Bu baş döndürücü yükseklikteki yamaçlarda Lunari inancı mensupları yaşar. İnanışlarına göre, çok uzun zamanda bir gerçekleşen, ayın ruhlar alemindeki yansımasının gölgesinde kalarak oluşan bir ay tutulmasında olan “ay kavuşması” ile Aphelios’un hikayesi başlar. Aphelios ve ikiz kız kardeşi Alune, bu ay kavuşması sırasında dünyaya gözlerini açarlar. Orada yaşayan mensuplar, onların kutsal çocuklar olduğunu düşünüp bundan çok etkilenir ve onları sıcak bir şekilde karşılarlar.

Bazı gerçekler vardı ki Targon Dağı’nı yöneten Solariler, Lunarileri kafir olarak görüyorlardı. Lunariler ise bu gerçek karşısında gizlenmek zorundaydılar. Bu gizem ardında varlıkları bile unutulmuştu.

Aphelios direniyordu!

Aphelios, ikiz kız kardeşi ve kendini sıcak karşılayan Lunari halkının mağaralarda saklanarak yaşamasını istemiyordu. Bunun için devamlı tılsımlı ay taşından yapılan silahıyla antreman yapıyordu. Kırılgan ve çabuk incinen bir yapısı vardı. Başka kimseyle bağ kurmadan kendini sadece kız kardeşine adadı. Lunarileri korumak için devamlı zorlu görevlere giden Aphelios, kardeşinden uzak kaldıkça inancını yitiriyordu. Kendine bir amaç belirlemek isterken sonunda karanlıkların içindeki törene katılmaya karar verdi. İnanışa göre, Lunariler bu törenin yolculuğunda yörüngelerini, yeni hayattaki amaçlarını bulacakları söylenirdi.

Aphelios, ayın gölgesini takip ederek bir su birikintisine vardı. Suyun üzerinde nadir bulunan noctum çiçeğini gördü. Bu çiçek zehirliydi ama damıtılıp içilirse, içen gecenin gücüne sahip oluyordu. Aphelios da bu sıvıyı içti ama içindeki acı onu ele geçirmişti. Bundan sonra Marus Omegnun tapınağı ruh aleminden maddi aleme geçerek, Lunerilerin gölgelerin arkadaşından çıkmasını sağladı. Tapınak her ortaya çıkışında büyü gücü yüksek birini kabul ederdi. Bu seferki Alune olacaktı!

Aphelios bu törene katılmayı rica etti. Fakat tapınak ortaya çıkarken, Solarilere Lunariler’in yerini belli etmiş oldu. Solariler bir orduyla saldırdı. Her şey sona yaklaşıyor gibiydi. Aphelios bile o zamana kadar gittiği zorlu görevlere rağmen yenilmişti. Ay taşından olan silahları yerde yatıyordu. Noctum özüne ulaşmaya çalışırken, dudaklarından kan sızıyordu.

Savaş devam ediyordu ama Alune tapınağa doğru ilerlemeye devam etti. Merkeze ulaştığında gerçek gücünü bulan Alune, ölmek üzere olan Aphelios’a fısıldadı. Paramparça olan silahlarının yerini büyülenmiş ay taşları aldı. Aphelios’un yeteneği ve Alune’nin büyü gücü birleşti.

Artık amaçlarını anlamışlardı. Aphelios noctum özünün acısını yaşayarak ayın gücünü alacak, kardeşi tapınakta tek kalacak ama kardeşinin gözünden dünyayı görüp her zaman ona rehberlik edebilecekti. İşte bu birleşmeyle Lunariler’in silahı ortaya çıkmıştı!

Solariler, sabaha kadar dayanamadı. Bu birlik onları geri püskürtmüştü. Saldırıdan geçici süreliğine kurtaran Lunariler, gölgelerine geri çekilmişti ama tehlike sürüyordu. Solariler artık onları öğrenmişti. Aphelios ve Alune’nin hikayesi daha yeni başlıyordu!